Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, Teksas ve Louisiana’da iki karbon yakalama tesisinin kurulması için 1,2 milyar dolara kadar fon ayırdı. Bunlar, çok sayıda uzmanın hem enerji hem de maliyet açısından yoğun olduğunu iddia ettiği ve yatırılan kaynaklara kıyasla nispeten sınırlı sonuçlar veren tartışmalı Doğrudan Hava Yakalama (DAC) teknolojisini kullanacak.

DAC’a karşı ve DAC’ı destekleyen argümanı anlayalım.
Doğrudan hava yakalama nedir?
Direct Air Capture (DAC), karbondioksiti (CO₂) atmosferden uzaklaştıran bir teknolojidir.
Biden yönetim projesinde yer alan iki Amerikan şirketinden biri olan 1PointFive, yüksek güçlü fanlar kullanılarak havanın bir işleme tesisine çekildiğini ve burada CO₂’nin bir dizi kimyasal reaksiyonla ayrıldığını açıklıyor.
Ardından, CO₂ ya güvenli jeolojik ayırma yoluyla yer altı rezervuarlarında kalıcı olarak depolanır ya da inşaat malzemeleri ve düşük karbonlu yakıtlar gibi yeni ürünler yapmak için kullanılır.
Küresel ısınmayı azaltmak için karbonun uzaklaştırılması neden bu kadar önemli?
Başta karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) olmak üzere karbon, sera etkisini artırarak küresel ısınmayı kötüleştiriyor.
Bir battaniye gibi sera etkisi, güneş ışığının Dünya yüzeyini ısıtmasına izin verir. Yüzey kızılötesi radyasyon olarak ısı yaydığından, bu gazlar ısıyı emer ve atmosferde hapsederek bir miktar ısıyı yeniden yayar. Bu, Dünya’nın sıcaklığı için hayati olsa da, fosil yakıtların yakılması ve ormansızlaşma gibi insan faaliyetleri CO2 seviyelerini yükselterek sera etkisini güçlendirdi ve sıcaklıkları yükseltti.
Karbon dioksit, uzun bir atmosferik ömre sahip nispeten kararlı bir gazdır.
CO2’yi doğrudan atmosferden yakalamanın zorlukları ve eleştirisi?
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) bir raporuna göre, havadan CO2 yakalamak, onu bir noktasal kaynaktan yakalamaktan daha fazla enerji yoğun ve dolayısıyla daha pahalı.
Bunun nedeni, atmosferdeki CO2’nin, örneğin bir elektrik santralinin veya bir çimento fabrikasının baca gazından çok daha seyreltik olmasıdır.
Şu anda havadaki CO2’yi yakalamak için iki teknolojik yaklaşım kullanılıyor: katı ve sıvı DAC. Katı DAC (S-DAC), ortam ila düşük basınçta (yani vakum altında) ve orta sıcaklıkta (80-120 °C) çalışan katı adsorbanlara dayalıdır. Sıvı DAC (L-DAC), yakalanan CO2’yi yüksek sıcaklıklarda (300 °C ile 900 °C arasında) çalışan bir dizi ünite aracılığıyla serbest bırakan sulu bir bazik çözeltiye (potasyum hidroksit gibi) dayanır.

Doğrudan hava yakalama teknolojilerinin mevcut senaryosu nedir?
IEA’ya göre, bugüne kadar dünya çapında 27 DAC tesisi devreye alındı ve yılda yaklaşık 0,01 Mt CO2 yakalıyor. En az 130 DAC tesisi için planlar şu anda çeşitli geliştirme aşamalarındadır.
Raporda, “Herkes ilerleme kaydederse (yalnızca konsept aşamasında olanlar bile), DAC dağıtımı 2050’ye Kadar Net Sıfır Emisyon (NZE) Senaryosu kapsamında 2030’da gereken seviyeye veya yaklaşık 75 MtCO2/yıl’a ulaşacaktır” diye ekliyor.
Önümüzdeki yol nedir?
Uzmanlara göre, sentetik yakıtlar gibi CO2 kullanımındaki gelişmeler, maliyetleri düşürme ve DAC için bir pazar oluşturma potansiyeline sahiptir. Havadaki CO2’yi yakalayıp hidrojenle birleştirerek sentetik havacılık yakıtları oluşturmaya yönelik girişimler şimdiden başladı. Ek olarak, verimli enerji kaynaklarının araştırılması, süreci daha az enerji yoğun hale getirecektir.